Bernard Freydberg

Modern felsefenin zeminindeki karanlık bölge

Bernard Freydberg’in ‘Modern Felsefenin Karanlık Tarihi’ adlı çalışması Sokrates ve Platon’dan başlayarak Descartes, Berkeley, Locke, Hume, Spinoza, Kant, Fichte, Schelling, Hegel, Nietzsche’ye dair, ‘çatlak’ ve ‘heterojen’ kavramsal durumu üzerinden polisiye derinlikte bir analiz sunuyor.
 
Bernard Freydberg’in ‘Modern Felsefenin Karanlık Tarihi’ adlı çalışması Sokrates ve Platon’dan başlayarak Descartes, Berkeley, Locke, Hume, Spinoza, Kant, Fichte, Schelling, Hegel, Nietzsche’ye dair, ‘çatlak’ ve ‘heterojen’ kavramsal durumu üzerinden polisiye derinlikte bir analiz sunuyor.
‘Karanlık’ nitelemesi, felsefenin var olma durumunu göstermesi bakımından, kavramsal karşıtlarından birini dile getirir. Felsefe, karanlıkta kalmış ile mitle, hurafeyle savaş demektir. Ama buradaki karanlık ya da mit, dogmatik değil, mevcut bilginin yeni olgusal durumu açıklayamıyor oluşundan bir karanlık durumdur. Bir aporia, bir çıkışsızlık durumu. Yeni olgular, yeni aporia durumlarını da yanında getirir.
Antikçağ felsefesini hesaba kattığımızda, modern felsefenin ayırıcı özelliği, ayrımların cepheleştirilmesinde ve bu cephelerin doktrinleştirilmesinde ortaya çıkar. Göz ardı edilen, karşıtlıklardaki doktrinleşmenin, düşüncenin ortaya çıktığı başlangıçta değil, takipçilerin kurduğu hegemonyada kurgulanmış olmasıdır. Modern felsefe, bilginin kaynağı problemi etrafındaki polemikten ortaya çıkar ama bu polemiğin doktrinleştirilmesi başlangıçtan çok takipçilerin bir inşasıdır. Büyük filozoflar arasında karşıtlık yoktur. Karşıtlık felsefede değil tarihtedir. Takipçiler, felsefenin değil tarihin figürleridirler.
Bernard Freydberg’in ‘Modern Felsefenin Karanlık Tarihi’ ile yaptığı katkı, modern filozofların doktriner düşünmediğine odaklanmasında ortaya çıkmaktadır. Büyük filozoflar doktriner sınırların ötesine geçerler ya da felsefe, bir sınır durumunu temsil eden dilin içine sığdırılan ama sınırları olmayan bir düşünme ve anlam alanıdır. Freydberg’e göre, modern felsefenin zemininde karanlık bir bölge vardır ve bu karanlık bölge modern felsefeye yaşam veren bir alanı oluşturur. Modern felsefenin etkileyici gücü de “çalışmalarının açtığı yeni ufukların yanı sıra, görüşlerinin ilkece nüfuz edemediği alanlara borçlu olmasından gelir”. Yani modern felsefe de homojen değil, heterojendir, çok türlüdür. Bu kavşak noktalarına, Freydberg, ‘çatlak’ (fissures) adını veriyor. Ona göre, “heterojenlik, ‘başkasını-doğurma’ (heter-geneity) veya ‘başka-cins’ (other-genus) düşünceyi çatlağa, yani bizzat düşüncenin ortaya çıkmasına mahal veren boşluğa açar”. Freydberg’a göre, bir felsefi düşüncenin, kendisine karşıt bir felsefi düşünceye yol açmasının temeli kendisinde mevcuttur. John Locke’un ‘İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme’si, bilindiği gibi Descartes’ın ‘doğuştan ideler’ düşüncesini eleştirerek başlar ve empirist felsefe kendisine buradan yol açar. Berikisi için ötekinde ortaya çıkan cehennem, köken olarak kendisinde mevcuttur. Freydberg’un ‘çatlak’ dediği tam da budur, bu heterojen nokta, bu çatlak zaten Descartes’ın kendi felsefesinde mevcuttur. Ona göre, “Çatlak hata değildir; muazzam bir düşünürün ibret veren tamlığından ve cüretinden ileri gelir”. Sözgelimi, der Freydberg, Descartes’ın ‘zihin-beden ikiliği’ denen bir doktrine sahip olduğuna inanılır, elbette takipçileri tarafından. Ve burada, insan bedeninin mekanik yasalara göre davrandığı anlayışı geliştirilir. Bu durumda çatlak şuradadır: Kartezyen sistem Eros’u nasıl açıklamaktadır? Eros ne anlamda mekanik olarak düşünülebilir. Ama, der Freydberg, Descartes’ın kendisinde sorun yoktur; çünkü ona göre, Descartes, bedene “makine” derken, “Tanrı’nın elinden çıkma bir makine” demiştir. Heterojenlik tam da bu ifadededir.

Ben burada, bir örnek üzerinde durdum. Ama Bernard Freydberg’ün ’Modern Felsefenin Karanlık Tarihi’ adlı çalışması Sokrates ve Platon’dan başlayarak Descartes, Berkeley, Locke, Hume, Spinoza, Kant, Fichte, Schelling, Hegel, Nietzsche üzerine ‘çatlak’ ve ‘heterojen’ kavramsal durumu üzerinden polisiye derinlikte bir analiz sunuyor. Freydberg’ün ’çatlak’ ve ‘heterojen’ kavramlarıyla dile getirdiği sorunsal, girizgâhta sözünü ettiğim aporia kavramı değil kuşkusuz. Ama önemli bir aporiaya dikkat çekiyor. Ve kitap, bütün derdi ve problemi olan filozoflar/yazarlar/şairler gibi soluk soluğa okunuyor.

E-Posta Adresiniz

Yeni çıkan kitaplar, kampanyalar ve tüm yeniliklerden haberdar edelim.

Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni’ni ve Gizlilik ve Çerez Politikası’nı okudum, anladım ve onaylıyorum.

Lütfen Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni ve Gizlilik ve Çerez Politikası metinlerini onaylayınız!