KATEGORİ


Klasik

Mevlid-i Şerîf
İndirim %30

Süleyman Çelebi

Mevlid-i Şerîf

Kategori: Klasik

<strong>Kitap Tanıtım Yazısı : </strong> Allāh adın ẕikr idelüm evvelā Vācib oldur cümle işde her ḳula Allāh adın her kim ol evvel aña Her işi āsān ide Allāh aña Her nefesde Allāh adın di müdām Allāh adıyla olur her iş tamām ‘Aşḳ-ıla gel imdi Allāh eydelüm Derd-ile göz yaşı-la āh idelüm Mevlid, bildiği en güzel çiçeği “Muhammed teridir.” diyerek baş tacı eden bir milletin, Peygamber sevgisini, asırlar boyu, yedi iklim üzerinde ilmek ilmek dokuduğu bir edebî zevkle harmanlanan zirve bir metindir. Mevlid, yazıldığı günden bugüne bütün Osmanlı coğrafyasında ve hatta Osmanlı Devleti sınırlarını da aşarak Türk dünyasının çoğu bölgesinde de tanınan ve sevilerek okunan, okutulan bir eser olmuştur. Şeyh Hamdullah Efendi, eserleriyle aklâm-ı sittenin bütün nevilerinde, özellikle nesihte Türk zevkine uygun şekil ve ölçüleri geliştirmiştir; onun çalışmalarından sonra olağanüstü güzel ve okunaklı bir yazı haline gelen nesih, mushaf hattı olarak benimsenmiştir. Etkileri günümüze kadar devam eden bir mektep sahibi olması itibarıyla “Şeyhü’l-hattâtîn” olarak anılan Şeyh Hamdullah Efendi de hat sanatının zirve şahsiyetlerindendir. Prof. Dr. M. Fatih Köksal tarafından, ihtiva ettiği değerlere yakışır bir titizlik ve ciddiyetle ele alınarak gün ışığına çıkarılan bu kıymetli eser, kökleriyle barışık her kitapseverin kütüphanesinde mutena bir yer bulacaktır.

252,00 ₺ 360,00 ₺

Vamana Purana
İndirim %30

Yalçın Kayalı

Vamana Purana

Çevirmen: Yalçın Kayalı

Kategori: Klasik

<strong>Kitap Tanıtım Yazısı : </strong> Güçlü dinî meditasyon, dans, enstrümantal müzik, oruç, tanrıça bilgisi Gandharvaların dininin özellikleridir. Bilginin en iyisine sahip olma, eşsiz dünya deneyimi, kahramanlık inancı, Bhavānī’ye adanma Vidhyādharaların dininin özellikleridir. Bilim, müzik sanatı, Sūrya’ya adanma, çeşitli sanat becerilerine sahip olmak, dinin kurallarına uymak, Rīshilerin dininin gereklilikleri olarak bilinir. Vedaları ezberden okumak, hayırseverlik, ibadet, iyilik, şiddetten uzak durma, affedici olmak, duyguları kontrol etmek, Şankara’ya ibadet etmek, sinirli olmamak Yaksaların dininin göstergesidir. Klasik Hint-Sanskrit Edebiyatı’nı, belirli bir sınır içerisinde sunmaya çalışmak neredeyse olanaksızdır. Sanskrit diline dayanan bu edebiyatın uçsuz bucaksız derinliğinde insanoğlu, kendi tarihinin bütün deneyimlerini, tatlarını ve renklerini bulabilir. Hindistan’ın önemli kültür kaynakları arasında yer alan Purānalar, Vishnu ve Şiva inançlarını yayan Klasik Hint Edebiyatı’nın mühim eserleri arasında yer almaktadır. Vāmana Purāna, Hindu tanrı üçlemesini oluşturan tanrı Brahma, Vishnu ve Şiva’yı anlatan ya da öven efsanelerden oluşmaktadır. Ayrıca dinsel olgunluğa ulaşmak ya da söz konusu tanrıların merhametini kazanabilmek, lütuflarına sahip olabilmek için yapılması gerekenlerin anlatıldığı, görece anlaşılması güç bir eserdir. Eserde; dinsel kavramlar, cehennem betimlemeleri, krallar ya da hanedan üyelerinin hikâyeleri, öğüt verici bir üslupla anlatılmıştır. Tarihi yüzlerce yıl öncesine giden Vāmana Purāna, değindiği konular ve büyüleyici efsaneleriyle Hint halkının kültürel hareketliliği ve Hindu inancın geleneklerini ve öğretilerini yansıtan, keyifle okuyacağınız bir klasik.

147,00 ₺ 210,00 ₺

el-letâifu’l-Gıyâsiyye
İndirim %30

Ahi Evren

el-letâifu’l-Gıyâsiyye

Çevirmen: Doç. Dr. İsmail Bilgili - Dr. Abdulnasır Hakimi

Kategori: Klasik

<strong>Kitap Tanıtım Yazısı : </strong> Anadolu’nun İslami kültürü ve manevi yapısını biçimlendiren en önemli isimlerden, Ahîlik Teşkilatı’nın kurucusu Ahî Evren el-Letâifu’l-Gıyâsiyye adlı eserinin elinizdeki tercümesiyle ilk kez Türkçede. Anadolu’nun İslami kültürü ve manevi yapısını biçimlendiren en önemli isimlerden Ahî Evren’in el-Letâifu’l-Gıyâsiyye adlı eserinin tercümesini sunuyoruz. Yaşamı ve eserleriyle İslam mirasına büyük katkılarda bulunmuş, ahlak, kültür ve ekonomi alanlarında derin izler bırakmış olan Ahî Evren, el-Letâifu’l-Gıyâsiyye adlı kitabında İslam düşünce yapısını iman, amel ve ahlak bütünlüğü içinde ele alır. Aslında dört ciltten oluşan ancak günümüze yalnız elinizdeki kısmının ulaştığı eser, temelde usul ilmi olarak adlandırdığı akaid alanını incelemektedir. Ayrıca, el-Letâifu’l-Gıyâsiyye’nin yapısı, kaleme alındığı dönemde İslami ilimlerin nasıl tasnif edildiği ve anlaşıldığına da ışık tutar. Bu kitap, Ahî Evren’in zengin mirasını keşfetmek, tarihsel bakımdan bu denli önemli bir figürün ilmî yönüyle tanışmak ve Anadolu’da İslam düşüncesinin gelişimini anlamak isteyen okurlar için temel bir kaynak olacaktır.

217,00 ₺ 310,00 ₺

DİVAN
İndirim %30

Yûnus Emre

DİVAN

Kategori: Klasik

<strong>Kitap Tanıtım Yazısı :</strong> Eseri yayına hazırlayan Orhan Kemal Bey’in soyisim değişikliği sebebiyle esere yeni ISBN alınmıştır. Bir önceki baskı ile içerik anlamında herhangi bir fark yoktur. <strong>Arka kapak yazısı:</strong> Benüm bunda karârum yok ben bunda gitmege geldüm Bâzirgânam metâ‘um çok alana satmaga geldüm Ben gelmedüm da‘vî-y-içün benüm işüm sevi-y-içün Dostun evi gönüllerdür gönüller yapmaga geldüm Dost esrigi deliligüm âşıklar bilür neligüm Degşüriben ikiligüm birlige bitmege geldüm O hocamdur ben kulıyam dost bagçesi bülbüliyem Ol hocamun bagçesine şâd olup ötmege geldüm Bunda biliş olan cânlar anda bilişürler-imiş Bilişüben hocam-ıla hâlüm arz itmege geldüm Yûnus Emre âşık olmış ma‘şûka derdinden ölmiş Girçek erün kapusında hâlüm arz itmege geldüm <!-- yunus emre -->

238,00 ₺ 340,00 ₺

Fakültelerin Kavgası
İndirim %30

Immanuel Kant

Fakültelerin Kavgası

Çevirmen: Erol Özbek

Kategori: Klasik

Kant Fakültelerin Kavgası’nı, Prusya Kralı Wilhelm Friedrich’in ağzından kendisine hitaben yazılan ve dinî konulara ilişkin yayın yasağıyla sonuçlanan krallık emirnamesine tepki olarak kaleme almıştır. 1798 yılında, ölümünden 6 yıl önce yayımlanan bu çalışma, yalnızca filozof hayattayken yayımlanan son eseri ve dolayısıyla bir anlamda onun felsefi vasiyeti değil, aynı zamanda Aydınlanma fikrinin son anıtsal metnidir. Kitap, akademik özgürlüğü sine qua non bir koşul olarak varsayan üniversite fikriyle ilgili bir projeye dayanıyor fakat onu Yalın Aklın Sınırları İçinde Din adlı kitabının devamı olarak görmek de mümkün: Kant hem orada ortaya koyduğu görüşleri daha açık hâle getiriyor hem de bu kitap dolayısıyla kendisine yaşatılan zorluklardan dolayı birtakım isimlerle hesaplaşmaya gidiyor. Bu nedenle eser, her ne kadar işin içine tıp ve hukuk fakültelerini dahil etse de aslında felsefe ve ilahiyat fakültelerinin kavgasına odaklanıyor. Diğer yandan kitabı, Vorländer gibi, Kant’ın hayatındaki “değişmeyen tek aşkı” felsefeye adanmış bir metin olarak okumak da mümkün. Bu kitapla o, hiyerarşinin en altında görülen felsefenin, kıstas özgürlük olduğunda en üstte olduğunu göstermeye çalışıyor. Bu anlamda elinizdeki eser onun özel olarak felsefeye, genel olarak üniversiteye bir vasiyetidir. Fakat tüm bunlara ek olarak ayrıca vurgulanması gereken bir başka nokta da kitabın neredeyse baştan sona bir hiciv yazısı olduğudur. VakıfBank Kültür Yayınları, Fakültelerin Kavgası’nı; Erol Özbek’in çevirisi, Nebil Reyhani’nin editörlüğü ve sunuş yazısıyla, Almanca aslı ve Türkçe çevirisi karşılıklı olarak okuyucuya sunuyor.

182,00 ₺ 260,00 ₺

Dîvânu Lugâti’t-Türk: Türk Dilinin İlk Sözlüğü
İndirim %30

Kaşgarlı Mahmud

Dîvânu Lugâti’t-Türk: Türk Dilinin İlk Sözlüğü

Çevirmen: Mustafa S. Kaçalin

Kategori: Klasik

“Gördüm ki Allah devlet güneşini Türk burçlarında doğduruyor, bütün felekleri onların hükümranlığı ile döndürüyor. Onlara Türk adını verip hükümran kılmış ve onları dönemin egemen gücü eylemiş. Dönem insanının idaresini onların eline vermiş ve onları insanların başına getirip hak yolda desteklemiş. Onlara intisap edip yollarında yürüyenleri yüceltiyor, istedikleri her şeye nail eyliyor ve yaramaz insanların eziyetinden koruyor. [O zaman anladım ki] aklı olana yaraşan, oklarına hedef olmaktan korunabilmek için bu insanların tuttuğu yolu tutmaktır. Derdini dinletebilmek ve gönüllerini kazanabilmek için ise onların dilleriyle konuşmaktan daha güzel bir yol yoktur. Bir düşman, korkusundan dolayı gelip onlara sığınınca onu güvende kılarlar. Sonra başkası da ona sığınır ve zararı giderilir. Buhara’nın sözüne güvenilir bir âliminden ve ayrıca Nîşâburlu bir âlimden duydum. Her ikisi de kendilerine ait rivayet zinciri ile şunu naklediyorlardı: Allah Resulü (s.a.v.); kıyamet alametlerini, ahir zaman karışıklıklarını ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkacağını söylediği sırada ‘Türk dilini öğreniniz; çünkü onların uzun sürecek egemenlikleri vardır.’ buyurdu. Bu hadis doğru ise –ki sorumluluk rivayet edenlere aittir– Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur; yok doğru değilse o zaman da akıl bunu gerektirir.” Dîvânu Lugâti’t-Türk, Kaşgarlı Mahmud tarafından Araplara Türkçeyi öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek maksadıyla yazılan, Türk dilinin ilk sözlüğüdür. Kaşgarlı Mahmud’un devrin Türk illerini bir bir dolaşarak ve doğrudan doğruya kendi derlediği dil malzemesine dayanarak kaleme aldığı elinizdeki bu kitap, yalnızca bir sözlük olmayıp Türkçenin XI. yüzyıldaki dil özelliklerini belirten, ses ve yapı bilgisine ışık tutan bir gramer kitabı; kişi, boy ve yer adları kaynağı; Türk tarihine, coğrafyasına, mitolojisine, folklor ve halk edebiyatına dair zengin bilgiler içeren, aynı zamanda döneminin tıbbı ve tedavi usulleri hakkında bilgi veren ansiklopedik bir eser niteliği de taşımaktadır. Eser Araplara Türkçeyi öğretmek maksadıyla kaleme alındığı için Türkçeden Arapçaya bir sözlük şeklinde tertip edilerek yaklaşık 8000 civarında kelime, madde başı olarak belirlenmiştir. Madde başı olan kelimelerin açıklamaları yapılırken mânalarının daha iyi anlaşılmasını sağlamak maksadıyla deyimlerden, atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiş ve bunların Arapça tercümeleri de yapılmıştır. Eserde ayrıca Türklerin oturduğu yerlerle münasebette bulunduğu milletleri gösteren “ilk Türk dünyası haritası” da yer almaktadır. VakıfBank Kültür Yayınları tarafından Dîvânu Lugâti’t-Türk – Türk Dilinin İlk Sözlüğü adıyla Türkçeye kazandırılan bu eser, kullanımını kolaylaştıran kapsamlı bir dizinle birlikte okuyucularla buluşuyor.

525,00 ₺ 750,00 ₺

Besmele Tefsiri
İndirim %30

Hâcı Bektaş Velî

Besmele Tefsiri

Çevirmen: Prof. Dr. Hamiye Duran

Kategori: Klasik

Allâhu Te‘âlâ Miraç Gecesi Muhammed Mustafâ’ya “Eğer her işte yardımımın seninle olmasını istiyorsan keremimi, lütfumu ve ism-i azâmımı bildiren adım her an dilinde olsun,” diye hitap etti. Resul, “İlâhi ism-i azâmın hangisidir? Lütfunu bildiren adın hangisidir? Hiçbir zaman onlardan ayrılmamam için onları bana bildir,” dedi. Tanrı Te‘âlâ “Ey Muhammed, ism-i azamım Allâh’tır. Keremimi bildiren adım Rahmân’dır. Lütfumu bildiren adım Rahîm’dir. Eğer her durumda “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm” dersen ben keremim ve lütfum ile senin bekçin olayım,” dedi. Hâcı Bektaş Velî, on üçüncü yüzyıldan bugüne Türk milletinin gönlünde taht kurmuş, yüzyıllarca azalmayan bir muhabbetle, kendisine bağlılar yoluyla fikirleri geniş bir coğrafyada taraftar bulmuş, meşhur Türk mutasavvıflarından biridir. Hâcı Bektaş Velî’nin en kıymetli eserlerinden biri Besmele Tefsiri’dir. Bu eser; Türklerin yoğun olarak yaşadığı Anadolu’da besmeleyi konu edinmiş, Türkçe olarak yazılmış ilk müstakil tefsirdir. Hâcı Bektaş Velî’nin yaşadığı dönem ve coğrafya göz önünde alındığında bu eserin telif sebebinin gayr-i müslimlere İslâm’ı tanıtmak ve göçgüncü (göçer evli) Türklerdeki imanı güçlendirmek olduğu söylenebilir. Şirk koşmamak şartıyla inananların bütün günahlarının Allâh’ın Rahmân ve Rahîm sıfatları gereğince affedileceğinin işlendiği Besmele Tefsiri, baştan sona iman konusunun manifestosu gibidir.

100,80 ₺ 144,00 ₺

Saib-i Tebrîzî Dîvânı Şerhi
İndirim %30

Ebubekir Nusret Harputî

Saib-i Tebrîzî Dîvânı Şerhi

Çevirmen: Emrullah Yakut

Kategori: Klasik

“Bāzār-ı imkānda miftāhsız kilīd yokdur. Sen baġlu ve müşkillere fütūhı gönüller kapusundan taleb eyle, elbetde açılur. Lākin miftāh-ı müşkilāt olan kalbi tedārik itmek kadar bir müşkil yokdur ve belānın a‘zamı bundadır ki herkesi bu kapuya yanaşdırmazlar… Ma‘lūm ola ki insānın āhiretde ma‘lūmāt ve melezz-i zātī dünyāda olan ahvālinin semeresidir. Gūyā dünyā bāġçesinde benīādem bir alay fidanlardır ki hadīka-i bekāya nakl olınup maksūd olan semeresi anda zuhūr itse gerek bizler ise bu dār-ı fenāda mevtin çāresi olmadıġın bilür iken kökler salmışuzdur. Klasik şiir geleneğinde, sanat ve anlam derinliğine dayanan bir üslûp olan Sebk-i Hindî, XVI ve XVII. yüzyılda ortaya çıkmış; İran, Hindistan, Afganistan, Irak, Tacikistan ve Osmanlı coğrafyasında etkili olmuştur. Bu üslûp, klasik şiirin müesses nizamında, yani asırlar boyu devam eden yerleşik estetik yapısı ve anlam dünyasında gerçekleşen en kayda değer değişimlerden biri olarak sayılabilir. Yeni, orijinal ve girift mazmunlar, ince hayaller, anlam kapalılığı, az kelime ile çok şey ifade etme gibi hususlar bu üslûbun ayırt edici vasıflarını teşkil eder. Söz konusu anlam kapalılığının, girift mazmunların ve ince hayallerin çözümlenmesine duyulan ihtiyaç, Türkçe şerh faaliyetlerine yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu sahada telif edilen şerhlerden biri de Ebûbekir Nusret Efendi tarafından Sâib-i Tebrîzî’nin bazı şiirleri için kaleme alınmıştır. Az sayıda Türkçe şiiri de bulunan Sâib-i Tebrîzî söz konusu üslûbun en önemli temsilcilerindendir ve divan şairlerimizden Nâbî’yi de derinden etkilemiştir. Çözümlenmesinde kimi zaman güçlüklerle karşılaşılan Hint üslubu şiirinin şerh edilebilmesi için bir şarihin ileri derecede şiir bilgisine sahip olması gerekir. İşte Ebûbekir Nusret Harputî böyle bir müktesebata sahiptir. Âlim ve mutasavvıf kişiliğinin yanı sıra şiir söyleyecek düzeyde dilin inceliklerine vakıf olması bu şerhi daha anlamlı ve değerli kılmaktadır. XVIII. yüzyıl şair ve yazarı Nusret Efendi’nin Sâib-i Tebrîzî Dîvânı Şerhi, metnin daha kolay anlaşılmasını sağlayacak bir lügatçe ile birlikte bugünün okuyucularının ilgisine sunuluyor.

225,40 ₺ 322,00 ₺

Bir Kıssa Bin Hisse: Doğu'nun En Güzel Hikayeleri 1. Cilt
İndirim %30

Avfî

Bir Kıssa Bin Hisse: Doğu'nun En Güzel Hikayeleri 1. Cilt

Çevirmen: Seval Günbal Bozkurt

Kategori: Klasik

Bugüne kadar böyle güzel hikâyeler okumadınız… On üçüncü yüzyıl klasik Fars Edebiyatı’nın en önemli şaheserlerinden biri olan Cevâmiü’l-hikâyât, Avfî tarafından özenle seçilmiş anlatıların bir araya getirildiği bir hikâyeler mecmuasıdır. Osmanlı Devleti zamanında sadece seçili bir kısmı tercüme edilen, günümüz Türkçesine çevrilmeyen ve doğal olarak bugünün okurları tarafından pek de bilinmeyen Cevâmiü’l-hikâyât, VakıfBank Kültür Yayınları tarafından Türkçeye Bir Kıssa Bin Hisse - Doğu’nun En Güzel Hikâyeleri adıyla kazandırılıyor. Elinizdeki bu eser; çocukların kalbi kırılmasın diye namaz vaktini geciktiren bir peygamberden, sabahın seherinde ilim uğruna çıkılan yollarda yaşanan zorluklara, başını yitirme korkusuyla padişahlara karşı en incelikli hitapları seçen vezirlerden, toplumda âriflere olan ilginin artması için onlarla birlikte yürüyen hükümdarlara, misafir âdâbından, cömertlik, insaniyet ve hayâ erdeminden ileri görüşlü olma ve sabretmeye varıncaya kadar birçok erdemi güzel hikâyeler altında toplayıp okuyucuya ileten bir ahlâk ve öğüt kitabıdır. Moğollardan önce İran’da hüküm süren hânedanlara ait iki bini aşkın tarihî ve edebî hikâyeyi ihtiva eden bu kitabın yalnızca bu cildinde iki yüz otuz dokuz hikâye yer alıyor. Eserde anlatıcı kimi zaman bir sahâbî, kimi zaman bir vezir, kimi zaman bir şair, kimi zaman da bir köylüdür. Avfî, her bölüme öncelikle anlatacağı konuya ilişkin ayet ve hadislerle başlar. Sonrasında hikâyelere geçer. Yazar çoğu zaman hikâyelerin sonunda kıssadan hisse misali o hikâyeden alınması gereken dersi ve faydayı açık bir şekilde belirtir. Bu klasiği okurken bir kıssadan bin hisse çıkarmanız ümidiyle…

190,40 ₺ 272,00 ₺

Mevlânâ Menkıbeleri
İndirim %30

Ferîdûn-i Sipehsâlâr

Mevlânâ Menkıbeleri

Çevirmen: Kamuran Bozkurt

Kategori: Klasik

Mevlânâ Ekmeleddin Tabîb’in şöyle dediği nakledilir: Bir keresinde kutlu sultan Rükneddin, “Çok kuvvetli bir panzehir hazırlamak gerekir.” buyurdu. Onun bu emri üzerine panzehir için gerekli bütün maddeler her yerden bir araya getirildi. İlacın hazırlanacağı gün evin bir köşesine çekilip onu hazırlamakla meşguldüm. Evin bütün kapıları, giriş çıkışları kapatıldı. İlacın hazırlanması tamamlandığında, Hüdâvendigâr hazretleri, Allah onun ruhunu mübarek kılsın, evin bir köşesinden ansızın görünüverdi. Huzuruna gittim, elini öptükten sonra mübarek parmağıyla şereflendirir diye panzehri küçük bir küpün içinde önüne bıraktım. Asla iltifat etmedi ve “Ey Mevlânâ Ekmeleddin! Okyanus suyu panzehir olsa, içimizi ısıran ejderhaya çare olmaz,” deyip anında gözden kayboldu. Büyük mutasavvıf Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hakkında günümüze kadar çok sayıda eser kaleme alınmıştır. Bu eserler arasında, Mevlânâ’nın hayatı, hocaları ve halifeleri hakkında bilgi veren Sipehsâlâr Risâlesi’nin (Mevlânâ Menkıbeleri) önemli bir yeri vardır. Mevlânâ ve çevresi hakkındaki ilk menâkıbnâmelerden biri olan elinizdeki bu eser, kırk yıl Mevlânâ’nın hizmetinde bulunmuş, saraydaki kumandanlık (sipehsâlâr) görevinden ayrıldıktan sonra Mevlânâ dergâhının malî işleriyle meşgul olmuş Ferîdûn-i Sipehsâlâr tarafından Mevlânâ’nın sır tutmada güvenilir ve samimi bir müridinin isteği üzerine kaleme alınmıştır. Üç bölümden oluşan Sipehsâlâr Risâlesi’nin ilk bölümü Sultânü’l-ulemâ Bahâeddin Veled’e, ikinci ve en geniş bölümü Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ye, üçüncü bölümü Mevlânâ’nın dostlarına ve ondan sonra makamında bulunan çelebilere ayrılmıştır. Bu kutlu zâtların yaşadığı dönemi idrak etmiş bir müellifin Mevlânâ ve Şems-i Tebrîzî ile ilgili bizzat şahit olduğu olayları aktardığı bu klasiği keyifle okuyacaksınız…

113,40 ₺ 162,00 ₺

Esmâ-i Hüsnâ Şerhi
İndirim %30

Ebû Hâmid Muhammed el-gazzâlî

Esmâ-i Hüsnâ Şerhi

Çevirmen: Ömer Aydın

Kategori: Klasik

Birisi, “Ben Allah’ı biliyorum.” dese doğru söylemiş olur. Birisi de “Ben Allah’ı bilmiyorum.” dese o da doğru söylemiş olur... Akıllı bir kimseye düzgün bir yazı gösterip “Bunu yazanı tanıyor musun?” desen o da “Hayır!” cevabını verse doğru söylemiş olur. Eğer “Evet! Onu yazan diri, kâdir, işiten, gören, sağlıklı eli bulunan, yazmayı bilen bir insandır. Onun bütün bu özelliklerini bildiğime göre onu nasıl tanımam!” demiş olsaydı yine doğru söylemiş olurdu. “Tanrı’yı bilebilir miyiz?”, “Tanrı’yı nasıl bilebiliriz?, “Tanrı’yı bilmeli miyiz?” Gazzâlî Esmâ-i Hüsnâ Şerhi’nde bu evrensel sorulara kelamî, tasavvufî bir perspektifle cevap veriyor. Allah’a dair bilgiyi; mutlak anlamda bilinmesi mümkün olmayan zâtın bilgisi, kulun kendileriyle vasıflanarak bilebileceği sıfatların-isimlerin bilgisi ve isimlerin tezahürü olarak ortaya çıkan fiillerin bilgisi olarak üç farklı kademede inceliyor. Allah’ın doksan dokuz isminin anlamlarını açıklayıp insanın bu isimlerden nasibinin ne olduğu, isimleri anlamak için nasıl bir pratik gerektiğine dair bilgiler veriyor. Platon’dan beri felsefenin gündeminde olan isim-müsemmâ meselesini varlıkların isimlerinden Allah’ın isimlerine doğru bir seyirle tartışıyor. Esmâ-i Hüsnâ Şerhi dil, bilgi ve ahlaka dair meseleleri teoloji çerçevesinde düşünmek ve Allah’ın isimlerinin anlamlarını Gazzâlî’den öğrenmek isteyenler için önemli bir eser.

112,00 ₺ 160,00 ₺

Kalpa Sūtra
İndirim %30

Bhadrabāhu Svāmi

Kalpa Sūtra

Çevirmen: Mert Çağatay Yazlık

Kategori: Klasik

“Tüm günahlardan arınmak ve saf olana yani gerçek kutsallığa erişebilmek için şu beş unsura saygı göstermek gerekir: <i>• Arhatlara saygı</i> <i>• Özgürleşmiş kişilere saygı</i> <i>• Dini liderlere saygı</i> <i>• Dini oluşumlara saygı</i> <i>• Dünyadaki tüm keşişlere saygı”</i> Hindistan menşeli Cainist kültür, felsefi bir hareket olarak doğmuş, öncelikle sistematik bir öğretiye dönüştükten sonra; bugün yaklaşık dört milyonluk inanırı ile Hint’e özgü yerel bir din haline gelmiştir. Birçok kaynakta Mahāvīra’dan Cainist öğretinin kurucusu olarak bahsedilir; ancak aslında bu durum, Cainizm’in tarihsel gelişim süreciyle ilgili bilgilerle görece ters düşmektedir. Çünkü Mahāvīra, Cainizm’in kurucusu değil son ruhani rehberi olmuş; Cainist felsefeyi kurumsallaştırarak takipçileri olan bir din hâline dönüştürmüştür. Mahāvīra’nın ölümünden sonra Cainist öğreti heterojen bir hâl almaya başlamış; düzenlenen konseylerde kutsal metinler yazıya geçirilmiştir. Hint kültür birikiminin bir parçası olarak fazlasıyla önemsenmiş olan Cainist kutsal metinleri, Hint toplumunun dinî, felsefi, sosyolojik ve edebî mirasındaki yansımaları bağlamında sıklıkla ele alınmıştır. İşte bu eserlerden biri de Cainist <i>Kalpa Sūtra</i>’dır. Cainizm’de kalpa kelimesiyle “dinî kurallar ve ritüeller” kastedilmektedir. <i>Kalpa Sūtra</i> ise Cainizm’e ait dinî bir metin olarak içeriği itibarıyla dört Tīrthankara’nın (ruhani rehber) hayatını konu edinmektedir. Bu çeviri, dilimize yapılan ilk <i>Kalpa Sūtra</i> tercümesidir. Konusu itibarıyla edebiyat, dinler tarihi, mitoloji ve felsefe gibi sosyal bilimler alanlarıyla ilişkili bu eser, Asya’nın derin kültür birikimi ile ilgilenen okuyucuların beğeni ve dikkatine sunulmaktadır.

98,00 ₺ 140,00 ₺

Hilye-i Enbiyâ
İndirim %30

Neşâtî

Hilye-i Enbiyâ

Kategori: Klasik

<i>Hilye-i pâk-i safâ-bahş-ı Mesîh Hem bu vech üzre olundu tashîh Ki letâfetde Hudâvend-i Mecîd Levnin etmişdi semen gibi sefîd Hüsn-i hulk üzre idi her kârı Hep tebessümle idi güftârı</i> Hilye, başta Hz. Peygamber olmak üzere dinî ve ahlâkî önderlerin fiziksel özellikleri ile ahlâkî özellikleri arasında ilişki kurarak onları farklı bir yönden tanıtmayı amaçlayan literatürün ismidir. Bu literatür en yaygın halini Hz. Ali’den aktarılan ve İslam hat sanatının en nadide örneklerine kaynaklık teşkil eden levha formunda kazanmışken müstakil eserler de yazılmıştır. Bu anlamıyla hilyeler resim ve ikonografinin görece reddedildiği İslam geleneğinde yeni bir üslup oluşturmuş, sanat ve estetiğe yeni bir yorum imkânı açmıştır. Aynı zamanda hilye edebi tür olarak sadece Hz. Peygamber’in değil, önceki peygamberlerin ahlâkî ve fiziksel özelliklerini de betimleyen metinler olarak yazılmıştır. Bu metinler arasında en önemlilerinden birisi de 17. yüzyılın önemli Mevlevî şairlerinden Neşâtî’nin (ö. 1674) manzum Hilye-i Enbiyâ’sıdır. Neşâtî, Hz. Adem’den başlayarak on dört peygamberin hilyesini ele aldığı eserini ilgili birçok âyet, hadis, sahabe sözü ve diğer kaynaklardan oluşan pek çok esere başvurmak suretiyle hazırlamıştır. Prof. Dr. Bayram Ali Kaya’nın yayına hazırladığı eser şairin hayatına, eserlerine ve şairliğine dair bilimsel bir tahlilin yanı sıra Hilye-i Enbiyâ’nın Osmanlı Türkçesi ile yazılmış asıl metnini günümüz Türkçesiyle birlikte bugünün okuyucularının ilgisine sunuyor.

63,00 ₺ 90,00 ₺

Fîhi Mâ Fîh
İndirim %30

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Fîhi Mâ Fîh

Çevirmen: Adnan Karaismailoğlu

Kategori: Klasik

<i>Allah, kendi sıfatlarının tatları için çeşitli suretler var etti. Her bir surete o tada ulaşma amacıyla hareketler, tavırlar, sesler, nağmeler ve çeşitli ifadeler verdi. Böylece her biri, kendi sakinliği ve kendi hareketiyle hâlin o tadına getirilir; o hareketler, nağmeler ve acayip seslerle Hak bilinir. Gökyüzünün hareketi, yeryüzünün sükûneti ve şaşkınlığı, ağacın raksı, gezegenlerin geliş gidişleri, hayvanların isteklerini yapmaları, ifadeler ve şiirler de böyledir. Hastalık vermeseydi, Rahman olduğunu neyle bilirdin? Merheme ihtiyaç olmasaydı, cimrilik olmasaydı Allah’ın cömertliğini nasıl bilirdin?</i> Büyük mutasavvıf Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin sağlığında oğlu Sultan Veled, Mesnevî’yi yazmasına vesile olan müridi ve halifesi Hüsâmeddin Çelebi ve belki de diğer bazı yakın müritler tarafından yazıya taşınan Fîhi Mâ Fîh (İçindeki İçindedir), genellikle bir âyet veya hadisin yorumu yahut Mevlânâ’ya sorulan bir soru ile bazen de güncel bir olaya temasla başlamaktadır. Eserde Mesnevî’de olduğu gibi çok sayıda âyet-i kerîme ve hadîs-i şerif yer almakta, bunlarla ilgili tefsir ve yorumlar bulunmaktadır. Atasözlerinin, vecizelerin ve farklı coğrafyaların muhtelif şairlerinden Arapça ve Farsça beyitlerin yer bulduğu Fîhi Mâ Fîh fasıllarında Hz. Mevlânâ’nın kendi şiirlerinden beyitler mevzulara zaman zaman eşlik etmektedir. Dünya, âhiret, ahlâk, nebî, velî, insân-ı kâmil, seyrüsülûk, yakīn ve ilâhî aşk gibi tasavvufî konular hakkında da özgün değerlendirmelerin yer aldığı bu klasiği keyifle okuyacaksınız…

144,20 ₺ 206,00 ₺

Velâyetnâme
İndirim %30

Hâcı Bektaş Velî

Velâyetnâme

Kategori: Klasik

<i>Bir yere odun yığıp büyük bir ateş yaktılar. O kadar büyük ki odunların bir ucundan bakıldığında, diğer ucundaki atlı görünmüyor ve ateşin ısısından kimse yanına yaklaşamıyordu. Gülü Han, Can Baba’ya “Derviş gel, ateşe gir; verdiğimiz sözde duruyoruz.” dedi. Can Baba “Beni size Anadolu erenlerinin başı Hâcı Bektaş Velî gönderdi. Onun izniyle geldim. Beni imtihan için önce kazanda kaynattınız. İkinci kez bu ateşi yaktınız. Şimdi bu keşiş sizin din büyüğünüzdür. Gelsin o da benimle birlikte ateşe girsin. Hangimizin dini kuvvetli ise o ateşten çıksın.” dedi.</i> Gülü Han ve orada hazır olan beyler ve ulular hepsi ruhbanın yüzüne bakıp “Ey dinimizin ulusu, derviş seni ateşe girmen için davet ediyor, ne dersin?” dedi. Derviş onların yanında (karşı çıkmaya) utanıp “Girelim ne olacak?” dedi. Can Baba o keşişin elini tutup “Gel ateşe girelim.” dedi. Ateşe doğru yürüdüler. Keşiş “Ey gerçek er! Ben ne olacağımı biliyorum. Çocuklarım sana emanet.” dedi. Can Baba o ateşin içinde üç gün kaldı. Dördüncü gün ateş biraz azaldı. Gülü Han da adamlarıyla ateşe yaklaştı. Dervişin tek başına oturduğunu ve keşişin olmadığını gördüler. Gülü Han “Rahip nerede derviş?” dedi. Can Baba ateşten çıkıp avucunun içindeki ruhbanın parmaklarını Gülü Han’ın önüne bıraktı. “Bize elini verdi. Gönlünü vermedi. Gönlünü verseydi bir şey olmazdı.” dedi. Milletlerin manevi kültür mirası içerisinde yer alan destan, efsane, hikâye, masal vb. gibi anonim edebî eserler, zaman içerisinde onları meydana getiren topluluklarının duygu, düşünce, hayal, inanç ve değerleriyle birlikte tarihin derinliklerinde kalmış örf, âdet, gelenek, görenek, yaşam biçimleri ve maddi kültür unsurları hakkındaki verileri günümüze taşımakta bellek görevini görürler. Türklerin İslâmiyet’i kabul ettikten sonraki dönemlerde meydana getirdikleri ve halk arasında geniş yayılma sahası bulan evliya menâkıbnâme/velâyetnâmeleri de bu çerçevede değerlendirebileceğimiz eserler cümlesindendir. Türk-İslam dünyasında önemli bir yeri olan ve etkileri günümüze kadar ulaşan Hâcı Bektaş Velî; mutasavvıf, âlim ve Bektaşilik yolunun öncüsü olan tarihî bir şahsiyettir. Hâcı Bektaş Velî’nin hayatı, erkânı, kerâmetleri ve yolu üzerine müritleri tarafından bir araya getirilmiş menkabelerin toplamı olan bu eser, Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı’nda yer alan menâkıbnâmeler içinde en tanınmış ve yaygın olanıdır. Hâcı Bektaş Velâyetnâmesi; Hâcı Bektaş’ın nesebi, doğumu, çocukluğu, Ahmed Yesevî ile münâsebeti, onun işaretiyle Anadolu’ya gelişinin anlatılmasıyla başlar. Daha sonra Hâcı Bektaş’ın Anadolu’ya geldikten sonraki hayatı, devrin diğer mutasavvıf ve ünlü şahsiyetleriyle olan münasebetleri, halîfelerinden bazılarının menkabelerinden seçmeler, vasiyetname ve ölümü ile devam eder. Yeni harfli orijinal metin ile günümüz Türkçesi metninin bir arada verildiği bu klasiği keyifle okuyacaksınız.

210,00 ₺ 300,00 ₺

The Mathnawi I – II (kutulu)
İndirim %30

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

The Mathnawi I – II (kutulu)

Çevirmen: Reynold A. Nicholson

Kategori: Klasik

1.cilt: Rumi describes this magnificent work as follows: “This is the Book of the Mathnawi, which is the roots of the roots of the roots of the (Mohammedan) Religion in respect of (its) unveiling the mysteries of attainment (to the Truth) and of certainty; and which is the greatest science of God and the clearest (religious) way of God and the most manifest evidence of God.” And he invites us to hearken: “Listen to the reed how it tells a tale, complaining of separations Saying, “Ever since I was parted from the reed-bed, my lament hath caused man and woman to moan. I want a bosom torn by severance, that I may unfold (to such a one) the pain of love-desire. Everyone who is left far from his source wishes back the time when he was united with it.” This is a masterpiece of Persian poetry filled with Sufi wisdom and to understand it, Rumi gives this advice: “O son, burst thy chains and be free!” 2.cilt: Rumi says these Six Books of Mathnawi give light to the Six Directions so that “anyone who has not performed the circumambulation may (now) perform it (round the Mathnawi)” They are like “a lamp in the darkness of imagination and perplexity and phantasies and doubt and suspicion”. They “set forth that the Religious Law is like a candle showing the way. Unless you gain possession of the candle, there is no wayfaring; and when you have come on to the way, your wayfaring is the Path; and when you have reached the journey’s end, that is the Truth.” Encompassed with the doctrines of Sufism, Mathnawi is igniting a spark and this spark can turn into a flame through love. “Love hath naught to do with the five (senses) and the six (directions): its goal is only (to experience) the attraction exerted by the Beloved.”

560,00 ₺ 800,00 ₺

Aşokāvadāna
İndirim %30

Aşokāvadāna

Çevirmen: Ilgaz Hakman

Kategori: Klasik

“Tathāgata’nın parinirvāṇa’ya [Buddha’nın ebedî nirvāṇaya] ulaşmasından yüz yıl sonra, İşte bu erdemli eylem sayesinde o kutlu çocuk, Pāṭaliputra şehrinde hüküm süren Aşoka adındaki bir kral olacaktır. O dört kıtadan birini yöneten, doğru bir dharmarāca [erdemli kral] ve bir çakravartin [cihan hükümdarı] olacaktır.” Avadāna kelimesi “kayda değer eylemin veya başarının öyküsü” anlamlarına gelmektedir. Budist kültür içerisinde önemli bir yer tutan Avadānalar; ünlü Budist karakterlerin geçmiş, gelecek ve günümüz yaşantılarına ait efsaneleri konu edinen edebî bir üslup, dahası koleksiyondur. Aşokāvadāna da Budizm’in ilk hamisi olarak kabul edilen Hint Maurya İmparatoru Aşoka’nın (~MÖ 304-232) hayatını konu edinen ve Sanskrit dilinde kaleme alınmış bir kaynak eserdir. Budist geleneğe ait karakteristik özellikleri gözler önüne sermektedir. Aşoka, Budizm’in kutsal kitaplarının yazıya aktarılması, sınıflandırılması ve dahası mezheplere ayrılışı ile ilgili sürece, bir imparator olarak sunmuş olduğu katkı sebebiyle, Hint kültür tarihinde adından sıkça söz ettirmektedir. Dahası Budizm’in Hint alt kıtasının dışına yayılışı ile ilgili izlediği politikalarla da Budizm sonrası yeniden şekillenen Asya kültürünün ilk temsilcilerinden biri olarak görülebilmektedir. Aşokāvadāna adlı elinizdeki bu eser, orijinali itibarıyla Hint menşeli Budist kültürün gelişim ve değişim sürecinin Hindistan tarihi içerisindeki seyrine bir nebze de olsa ışık tutan bir eser olma özelliğini taşımaktadır. Asya toplumlarının ve devletlerinin, kültürel ve siyasi yapılanmalarında son derece önemli bir yere sahip olan Budizm ile ilgili edebî ve dinî bir metin olarak bu eser; tarih, edebiyat, dinler tarihi ve folklor gibi sosyal bilimler alanlarıyla ilgilenen okuyucuların dikkatine sunuluyor.

98,00 ₺ 140,00 ₺

Yedi Meclis Mecâlis-i Seb‘a
İndirim %30

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Yedi Meclis Mecâlis-i Seb‘a

Çevirmen: Hicabi Kırlangıç

Kategori: Klasik

"Terazi, sadece dükkanlarda ve çarşılarda asılı olan değildir. Terazi, Hakk’ın âyeti, Allah’ın sırrı ve bilginin ayırt ediciliğidir. İşte bu, rûhânî terazidir. Bu, dünyadaki bunca terazinin kaynağı olan semâvî tartıdır. Meyvenin ayrı, sözün ayrı terazisi vardır. Söz doğru mu yanlış mı, hak mı bâtıl mı, bilirsin böylece. Kıymeti nedir bilmen için insanın da ayrı bir terazisi vardır…” Klasik dönemde sohbetler, dinleyicilerden birisi tarafından yazıya geçirilir ve meclis adıyla anılırdı. Bu sohbetler bir kitap biçiminde düzenlenince kitaba genellikle mecâlis (meclisler) adı verilirdi. Yedi Meclis (Mecâlis-i Seb‘a), adından da anlaşılacağı üzere, büyük mutasavvıf Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin yedi sohbetinden oluşmaktadır. Sohbetler, Mevlânâ’nın halifesi Hüsâmeddin Çelebi ya da oğlu Sultan Veled tarafından konuşma anında yazıya aktarılmıştır. Her sohbet (meclis) Allah’a hamd ve Hz. Peygamber’e dua ile başlar. Duanın ardından bir hadisin şerhi etrafında gelişen asıl sohbete geçilmektedir. Sohbette seçilen hadisin işaret ettiği hususlar, kimi ayet ve şiirlerle desteklenerek anlatılmakta ve zaman zaman da hikâyelerle konu pekiştirilmektedir. Klasik şark edebiyatında bir nesir türü olarak da nitelenen meclisin en önemli örneklerinden biri olan Yedi Meclis’i Hicabi Kırlangıç’ın akıcı Türkçesiyle zevkle okuyacaksınız…

99,40 ₺ 142,00 ₺

Pendnâme
İndirim %30

Ferîddüddîn-i Attâr

Pendnâme

Çevirmen: Adnan Karaismailoğlu

Kategori: Klasik

Dünyada kimin itibarlı olduğunu bilir misin? Bakışı temiz olan kişi. Bu devran insana vefâlı olmaz; zulmeder, sevgiyle işi yoktur. Üzüntü gününde seninle beraber olanı sevinç gününde de sor, mutlaka. Nimet gününde biriyle alakadar olursan, dert gününde sana yardımcı olur. Horasanlı meşhur şair ve mutasavvıf Ferîdüddîn-i Attâr’ın (ö. 1221) kaleme aldığı ve ülkemizde Pendnâme ve Pend-i Attâr adlarıyla anılan elinizdeki bu öğüt kitabı, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde büyük alaka görmüş klasik eserlerden biridir. Aslı Farsça olan Pendnâme, klasik bütün kitaplarımız gibi yüce Allah’a hamd u niyaz ve Peygamber Efendimizi övmekle başlayarak, özellikle genç yaşta öğrenilip hayat boyunca uygulanması gereken kuralları ve alışkanlıkları belirli başlıklar altında işlemektedir. Eserde olgun insan ve erdemli toplum hedefi için açıklanması gerekli görülen hususlar, dini kaynaklara ve geleneğe dayalı olarak sıralanmaktadır. Dokuz yüz kadar beyit içeren ve mesnevi nazım şekliyle kaleme alınan bu eser, aynı zamanda bir görgü kuralları kitabıdır. Bu özelliğiyle Pendnâme; nasîhatnâme, siyâsetnâme ve ahlak kitapları arasında anılmaktadır. Eser okunurken, geçmiş asırlardaki tercihler ve hayat şartları hatırda tutulmalıdır. Anadolu’dan Hindistan’a kadar İslam dünyasında asırlarca ellerde dolaşan; Türkçe başta olmak üzere Arapça, Hintçe/Urduca, Fransızca, Latince, İngilizce, Almanca ve bazı başka dillere de tercüme edilmiş olan Pendnâme, nasîhatnâmelerin İslâm kültür coğrafyasındaki en meşhur örneklerindendir.

63,00 ₺ 90,00 ₺

Âriflerin Tesbihi
İndirim %30

Molla Câmî

Âriflerin Tesbihi

Çevirmen: Hicabi Kırlangıç

Kategori: Klasik

Kudretin yarattığı ilk şey kalemdir. Kalemin ucunda iki dünya tek bir yazıdır. O, kalem değil, güzellik bahçesinde yetişmiş taze bir fidandır. Varlık silsilesi göz önüne alındığında fikirde ilk, fiilde sondur. Sûreti insandan doğmuşsa da mânâsı varlığın özüdür. İslâmî ilimler, tasavvuf, dil, edebiyat ve şiir sanatları alanında pek çok eser kaleme almış olan Molla Câmî, Sebk-i Hindî dönemi öncesinde yetişen, klasik Farsça şiirin son büyük şairidir. Eserleriyle şöhreti Hindistan’dan Balkanlara kadar geniş bir coğrafyaya yayılan Câmî; gençlik, orta yaş ve yaşlılık dönemleri şiirlerini üç ayrı divanda bir araya getirmiş, ayrıca büyük mesnevi şairlerinin oluşturduğu “hamse” geleneğini geliştirerek yedi mesnevi kaleme almış ve bu mesnevi külliyatına Heft Evreng (Yedi Taht) adını vermiştir. Heft Evreng’in dördüncü mesnevisi olup amelî ahlak ve tasavvuf konularını içeren Âriflerin Tesbihi (Subhatu’l-ebrâr), Câmî’nin özellikle şekil bakımından en özgün sayabileceğimiz mesnevisidir. Zira şair bu manzumesini, diğer mesnevilerinin aksine, hiçbir şairi örnek almadan yazmıştır. Toplam 2875 beyitten oluşan ve Timurlu hükümdarı Hüseyin Baykara’ya ithaf edilen Âriflerin Tesbihi (Subhatu’l-ebrâr); tevhîd, naat, padişaha övgü ve öğüt gibi kısımlardan sonra ‘ıkd (tespih taşı) adı verilen kırk bölümden oluşmaktadır. Her bölümde dinî, ahlâkî ve tasavvufî bir konu işlenip bir hikâye ile pekiştirilmiştir. Fars şiirinin en büyük üstatlarının sonuncusu sayılan Câmî’nin üstün şairlik kabiliyeti yanında dinî, edebî ve aklî ilimlerle tasavvuftaki derin vukufunun aksettiği bu klasiği keyifle okuyacaksınız…

121,80 ₺ 174,00 ₺

Munkiz Tercümesi
İndirim %30

Mehmed Zihni Efendi-Mehmed Said

Munkiz Tercümesi

Çevirmen: Hazırlayan: Furkan Ustakurt

Kategori: Klasik

…tarîk-i taklîdde bulunmanın bir şartı da âdem kendinin mukallid olduğunu bilmemektir. Eğer insan mukallid olduğunu anlarsa mukallidliği ol saat mahvolur. Çünkü o bir şîşedir ki kırıldığı gibi bir daha ta‘mîr götürmez, meğerki tekrar eritilip de yeniden başka bir kalıba döküle. Gazzâlî’nin kendi hakikat soruşturmasını anlattığı el-Munkiz mine’d-dalâl (Dalaletten Kurtarıcı), yüzyıllar boyunca ilgi ile okunmuş, tartışılmış ve çeşitli dillere çevrilmiştir. Günümüzde eserin birçok Türkçe çevirisi bulunmaktadır. Elinizdeki kitap yazılışından yaklaşık sekiz asır sonra Mehmed Zihni Efendi’nin, Emiroğlu Mehmed Said ile birlikte hazırladıkları Munkiz Tercümesi’dir. Çalışma, eserin tercümesi ile mütercimlerin gerekli gördükleri bölümlere yazdıkları şerhlerden oluşmaktadır. el-Milel ve’n-Nihal, Mukaddime, Şerhu’l-Mevâkıf, Keşfü’z-zunûn gibi eserlerin kullanıldığı şerh kısımları yalnız kitabın daha iyi anlaşılmasına katkısı bakımından değil son dönem Osmanlı aydınının dikkatlerini göstermesi bakımından da önemlidir. Munkiz Tercümesi felsefi düşüncenin ana hedefi olan “kesinlik” ve dini düşüncenin merkezinde yer alan “iman” ve “bilgi” üzerine Mehmed Zihni’nin Türkçesiyle düşünmenin imkânlarını hatırlamak isteyenler için…

86,80 ₺ 124,00 ₺

E-Posta Adresiniz

Yeni çıkan kitaplar, kampanyalar ve tüm yeniliklerden haberdar edelim.

Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni’ni ve Gizlilik ve Çerez Politikası’nı okudum, anladım ve onaylıyorum.

Lütfen Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni ve Gizlilik ve Çerez Politikası metinlerini onaylayınız!