Sosyoloji disiplininin kurucularından biri olan Alman düşünür Ferdinand Tönnies’in (1855-1936) henüz otuz iki yaşındayken kaleme aldığı öncü eseri Cemaat ve Cemiyet, 1887’de çıktığı günden bu yana pek çok tartışmaya yön vermesine ve sosyolojik düşünceye kavram çiftleri kazandırmasına rağmen, aradan geçen yüz otuz yıl boyunca Türkçeye çevrilmemişti. VakıfBank Kültür Yayınları, yayın hayatının ilk yılında Tönnies’i Türkçeye kazandırarak Türkiye’deki düşünce hayatına önemli bir katkı sunuyor.
Peki, Tönnies ve eseri neden önemli? Genişçe bir alan üzerinde gezinerek izah etmeye çalışayım. Platon ve Aristoteles’ten Karl Marx ve John Stuart Mill’e uzanan iki bin yılı aşkın bir felsefi birikimin belki de son temsilcilerinden olan Ferdinand Tönnies, “klasik filozof” tanımını karşılayacak hemen her özelliğe sahip bir düşünür. 26 Temmuz 1855’te Kuzey Almanya’daki Schleswig’in kırsal alanında doğan Tönnies, Bismarck yönetiminde Alman milli birliğinin kurulduğu yıllara denk gelen ilk gençliğinden itibaren Eski Yunanca ve Latince öğrenerek hemen hemen tüm Batı klasiklerini özümser. Strasburg, Jena, Leipzig, Berlin, Kiel ve Tübingen gibi farklı geleneklere sahip üniversitelerde okur. Bu dönemde epistemolojiden dilbilime, hukuk teorisinden matematiğe dek pek çok alana ilgi duyar ve disiplinler-aşırı bir birikimle henüz yirmi iki yaşında Yunan dili alanında Tübingen Üniversitesi’nden doktorasını alır. Bu onun tek doktorası olmayacaktır; entelektüel ilgisini hızla Aydınlanma felsefesine ve politik teoriye yöneltir. İlk makalelerinden itibaren, Tönnies, eğitimini aldığı farklı disiplinlerin ve klasiklerden gelen geniş zeminler üzerinde düşünme alışkanlığının etkisiyle, sosyal bilimlerin neredeyse tüm bereketli konularını ustalıkla mezceder. Thomas Hobbes, Jean Jacques Rousseau, Immanuel Kant ve Adam Ferguson gibi isimlerin politik ve toplumsal kuramının derinlerine inerek insan-toplum ilişkisinin doğası, ekonomik üretim biçimlerinin dönüşümünün toplumsal değişimle bağlantısı, egemenin kim olduğu gibi, erken modern dönemin politik felsefe sorularına yeni cevaplar arar.
Sosyolojinin bir disiplin olarak ortaya çıkışında Tönnies’in adı, çoğu zaman bozulmayan bir mutabakatla, Marx’tan sonra, Weber’den önce ve Durkheim’la beraber anılır.
Bir araştırmacı olarak Tönnies’in ilk büyük icraatı, 1878’de British Museum, Oxford ve Hardwick’te Thomas Hobbes üzerine yaptığı araştırmalardır. Hobbes’un entelektüel dünyada yeniden –ve daha büyük bir- ilgi görmesine vesile olan yeni bulgularıyla, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren “Hobbes scholar” olarak tanınan ilk kişinin Tönnies olduğunu söyleyebiliriz. Bugün Leviathan ve Behemoth başta gelmek üzere, Hobbes’un toplu eserlerinin en titiz editörü odur. Bu merak ona, insanların sürdürülebilir bir toplumsal düzen kurmak ve birlikte yaşamayı makul kılmak konusunda ne gibi seçeneklerinin olabileceğini düşünmeyi de öğretmiştir. Nitekim Cemaat ve Cemiyet’in ilk taslağı olarak Kiel Üniversitesi Felsefe bölümünde 1881’de yazılan habilitationsschrift'ten itibaren, Tönnies birliktelik duygularının temel teşkil ettiği cemaatlerin “topluluk” ruhuyla, bireyselliğin belirleyici olduğu cemiyet yaşamını, yani modern “toplum”u karşılaştırmalı bir yaklaşımla ele almıştır. Hem bundan sonraki tüm kariyeri boyunca hem de 1887’de kitaplaşan Cemaat ve Cemiyet boyunca, Tönnies bir yandan ele aldığı karşıtlıkların teorisini geliştirirken, bir yandan da doğal irade ile insan iradesi arasında bir denklem kurmuştur.
Sosyolojinin bir disiplin olarak ortaya çıkışında Tönnies’in adı, çoğu zaman bozulmayan bir mutabakatla, Marx’tan sonra, Weber’den önce ve Durkheim’la beraber anılır. Bu onun tarih, kültür, din, ekonomi gibi konuları kapitalizm, sanayi devrimi ve siyasi devrimler üzerine yoğunlaşan düşünceleriyle beraber ele alıp analitik bir felsefe yapma çabasının bir tezahürüdür. Gündelik hayattan toplumsal kurumların dönüşümüne dek birçok mevzuyu, çağının sosyolojik çalışma yapma biçimine yön verecek biçimde, kültür-medeniyet, yerel-evrensel, organik-mekanik, kırsal-kentsel, ilahi-dünyevi, rasyonel-irrasyonel, tarımsal-endüstriyel, bireyselci-kolektivist gibi birtakım kavram çiftleri üzerinden ele almasıyla, Tönnies, sosyolojinin ilk sınırlarını çizip onun repertuarını belirlemiştir. Bu kavramların izdüşümleri sadece Cemaat ve Cemiyet’te yürütülen tartışmalarda değil, Tönnies-sonrası sosyoloji klasiklerinin tamamında da kolayca görülmektedir.
Tönnies’in bugün birçok muhafazakârın temel argümanlarına konu olan değerlendirmeleri, o günün koşullarında, sosyalist fikirler olarak yorumlanmıştır.
Tönnies’in akademik anlamda şanssızlığı, ısrarla kalmak istediği Kiel Üniversitesi’nde yıllarca bir türlü tam zamanlı kadro bulamayışıyken, entelektüel anlamda şansı, etrafındaki pastoral doğaya karşın Kiel’in hızla şehirleşip endüstriyel bir merkeze dönüşümüne olan tanıklığıdır. Yani bir bakıma Kiel, Tönnies’in modernite çözümlemeleri için adeta laboratuvar olmuştur. Tönnies toprak aristokrasisinin Prusya ordusunu güçlendirmek adına sanayileşme yönelimini köy yaşamının ve zirai üretimin ölümü olarak okumaya meyletmiş ve “cemaat” ya da “topluluk” formunun hızla ortadan kaybolduğunu düşünmüştür. Şehir yaşamı, kapitalizmin dinamizmi, hızlı bireyselleşme ve yaygınlaşan rasyonalite (Weber’den çok önce) Tönnies’in “büyü-bozumu” olarak gördüğü bir deneyime dönüşmüştür. Tönnies’in bugün birçok muhafazakârın temel argümanlarına konu olan değerlendirmeleri, o günün koşullarında, sosyalist fikirler olarak yorumlanmıştır.
***
Cemaat ve Cemiyet, Tönnies hayattayken tam sekiz baskı yaptı. 1887’deki ilk baskı hemen hiç ilgi görmezken, Gotik alfabeli 1912 edisyonu, aradan geçen yirmi beş yılın ve ufukta beliren Dünya Savaşının etkisiyle, kültürel karamsarların hoşuna gitmiş görünüyor. Zamanın ötesine geçecek bir sistematik analiz çabasıyla kaleme alınan eser, esasen insan gruplarının hukuki, siyasi, iktisadi davranışlarını iki ana yapı üzerinden okuyup açıklamayı hedeflerken, gündelik tartışmaların temel tezlerine dönüşüverdi. Tönnies’in Alman Sosyoloji Cemiyeti’ni kurup başkanlığını da üstlenmesini takip eden 1910’lu yıllarda tartışma büyüdü. Kitap ilerleyen yıllarda Fransızcaya ve İngilizceye çevrilip sosyolojinin klasiklerinden biri olarak kabul gördü. Tıpkı, Naziler tarafından akademiden ihraç edilmiş bir entelektüel olarak 9 Nisan 1936’da ölen yazarı gibi…
Çok-katmanlı, çok-sesli ve bir bakıma filarmonik bir çalışma olan Cemaat ve Cemiyet, insanlığın tarihsel seyir ve dönüşüme dair nostaljik bir bakış olmadığı gibi, sadece ve yalnızca bir “kapitalist modernite” eleştirisi de değildi.
Diyalektik bir yöntemle kaleme alınan ve üç kitaptan oluşan Cemaat ve Cemiyet, bir “teorik sosyoloji” denemesiydi ve kabul edelim ki yer yer hayli sıkıcı bir hal alabiliyordu (Bunu Tönnies’in en yakın arkadaşlarının yazdıkları da teyit etmekte). Bununla beraber, Kantçı bilişselci ve etik tavır kitabın bir kısmını özgül iradeyle genel irade arasına sıkıştırırken, Hobbesçu hukuk arayışı, Spinozacı özgürleşme çabası, Romantizmin doğa felsefesinden bâki kalan miras ve elbette Marx’ın endüstriyel topluma bakışındaki eleştirellik Cemaat ve Cemiyet’i 1880’lere dair birtakım dualitelerden çok daha fazlasını söyleyen bir esere dönüştürüyordu. Çok-katmanlı, çok-sesli ve bir bakıma filarmonik bir çalışma olan Cemaat ve Cemiyet, insanlığın tarihsel seyir ve dönüşüme dair nostaljik bir bakış olmadığı gibi, sadece ve yalnızca bir “kapitalist modernite” eleştirisi de değildi.
Her şeyden önemlisi, Tönnies “geleneksel topluluk” formundaki yaşamla “sivil toplum” formundaki iki farklı düzenin tarih boyunca eş-zamanlı olarak ve birbirinden faydalanarak var olduğunu ifade etmekteydi. İbn Haldun’dan Montesquieu’ya, Rousseau’dan Herder’e dek birçok klasik düşünürün özenle açıkladığı bu durum, 19. yüzyılın son demlerinde de tüm geçişkenliğiyle devam etmekteydi. Dahası, bir yandan kırsal alan kentlere yönelirken, kentlerden de kırsala büyük bir ilgi söz konusuydu. Bu bir bakıma Antik Yunanın polisi ve ortaçağın özgür şehirleri için olduğu gibi, tipik bir karşılıklı beslenme haliydi. 19. yüzyılın metropolisi merkez-çevre etkileşiminden hem yeni üretici, hem yeni tüketici hem de yurttaş (citizen, citoyen, bürger) kazanmaktaydı. Aynı zamanda, Almancada ortaçağdan kalma “Stadtluft macht frei” (Şehir havası özgürleştirir) sözünün hakkını verircesine, şehir yaşamı, kapalı-devre cemaat yapılarını parçalayan; onun dışarıdan içeriye, yukarıdan aşağıya dayattığı ve bireyi kültürel geleneklerden gelen birliktelik hisleriyle kendine bağlı tuttuğu duygu-düşünce kümesinden çekip çıkarıyordu. Endüstriyel, kapitalist, bireyselci ve atomize edici modern şehir (polis), özellikle de metropolis, herkesin olmak istediği kişi olmasının imkânını sunan bir fırsatlar diyarıydı da... Ancak bu dünyada karşılaşan bireyler arasında organik bağlar bulunmadığından, güvenlik sorunu ortaya çıkıyordu. Kabul edilmesi şart olan toplumsal bir sözleşmeyle, bu sefer de şehir, insanları, yine dışarıdan içeriye, yine yukarıdan aşağıya doğru dayatılan bir kamusal kurallar bütünüyle sınırlandırıyordu. Şehre hâkim olan bu idari, siyasi, hukuki ağ içinde endüstriyel, sivil ve pazar ekonomisi odaklı toplum, insanı yalnızlıktan toplumsallığa taşıyan etkisiyle medeniyetin yegâne temsilcisi olduğu gibi, yine insanı toplumsallıktan yalnızlığa savuran yabancılaştırıcı etkisiyle, onun sonunu da hazırlamaktaydı. Tönnies işte bu çift yönlü ve baş döndürücü akışı doğru anlayıp açıklamak arzusundaydı. Cemaat ve Cemiyet, otuzlu yaşlarının başındaki bir düşünürün, ondan sonra yapılacak başka çalışmalar için zemin oluşturma gayretinin bir ürünüydü.
Nitekim çok büyük ölçüde öyle de oldu. Kırsal-kentsel mekânlarda, geleneksel-modern yaşam formlarında, duygusal-rasyonel ilişkiler ekseninde, bireylerin davranışlarına hangi unsurların yön verdiğini açıklayan ilk eser olan Cemaat ve Cemiyet, sadece Tönnies’in düşünce dünyasını değil, onu takip eden Alman sosyoloji geleneğini de anlamak bakımından belki de en önemli kaynak. Okurlar kapitalizm, bireyselcilik, modern ahlak ve kent sosyolojisi gibi alanların; Max Weber, Werner Sombart ve Georg Simmel gibi düşünürlerin fikri tohumlarını Cemaat ve Cemiyet’te bulacaktır.
Yeni çıkan kitaplar, kampanyalar ve tüm yeniliklerden haberdar edelim.
Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni’ni ve Gizlilik ve Çerez Politikası’nı okudum, anladım ve onaylıyorum.