Abdelfattah Kilito

İnsanı yol almaya iten güç: Hikâye anlatmak

Abdelfattah Kilito, ‘Araplar ve Hikâye Anlatma Sanatı’nda, ‘Kelile ve Dimne’den başlayıp ‘Güvercin Gerdanlığı’na kadar nice dilden dile ve coğrafyadan coğrafyaya yayılmış hikâyelerin peşine düşüyor; onların oluş, çeviri ve etkileşim alanlarını inceliyor.
 

‘Kelile ve Dimne’, ‘Binbir Gece Masalları’, ‘Hay Bin Yakzan’, ‘Güvercin Gerdanlığı’... Her biri birbirinden değerli bu kitapların yanına eklenecek yüzlerce eser var Doğu’da. Hindistan, Ortadoğu ve İber Yarımadası’na kadar uzanan bu coğrafya, aynı zamanda geçişken bir tarihi kültürel genişliğe de sahiptir. Sözgelimi Büyük İskender, Hindistan’a kadar gider. Ancak bu gidiş bir hikâye kazanmak durumundadır. İktidar kitle ile iletişimini en kalıcı böyle kurabilir. Hindistan’dan İran coğrafyasına, oradan da İslam dünyasına akan ‘Kelile ve Dimne’, çevirinin o kritik vasfını da taşır. Çünkü “tercüme daha ziyade bir yarış ve rekabet ortamında sürdürülür”. Nietzsche’nin ‘fetih’ olarak nitelediği tercüme, dilden dile geçmez sadece, hayatı ve zamanı da etkiler. Böylece “bazı eserler, ortaya çıktıkları zeminin sınırları ötesine geçer; zamansal ve mekânsal olarak yabancı ve uzak oldukları diğer eserlerle bir bağ kurarlar”.

Abdelfattah Kilito, ‘Araplar ve Hikâye Anlatma Sanatı’nda, ‘Kelile ve Dimne’den başlayıp, ‘Güvercin Gerdanlığı’na kadar nice dilden dile ve coğrafyadan coğrafyaya yayılmış hikâyelerin peşine düşüyor; onların oluş, çeviri ve etkileşim alanlarını inceliyor. Şairin Arap toplumunda zaman içinde nasıl özgür konumdan uygulayıcı konuma indiğini tartıştıktan sonra, hikâye ve iktidar arasındaki ontolojik etkileşime dikkat çekiyor. Yazı ile yazar arasındaki kritik eşik, hikâyenin kimin adına kurulacağı meselesidir. Her tür ketumluğu bir altın öğüt gibi durmaksızın birbirine telkin eden Doğu geleneği, bir konuşma ve açık etme sanatı olan hikâyeyi hangi zemine oturtacaktır? Dahası vaaz olmaktan kurtulup sanat katına çıkmanın formülü nedir?

Kuvvetli ve zayıflık ilkesinden yola çıkıyor ilkin Kilito. Ona göre “kuvvetin olmadığı yerde hile çalışır” ve “hikâye güçsüzün silahıdır”. ‘Kelile ve Dimne’ ve ‘Binbir Gece Masalları’nda açığa çıkan budur. Çünkü “bir halife asla ama asla hikâye anlatmaz”; hikâye, canını kurtarmak isteyen, güçsüz, Şehrazat’ın işidir. Fakat, güç karşısına, hiç solmayan ve ebediyen var olacak olan dille çıkmak nedir? Eğer, ‘yaz!’ emrini veren güçlü olan ise yazma edimini yerine getirenin gücü ondan aşağı mıdır? Daha da ötesi, siyasi gücü elinde tutanla söz gücünü elinde bulunduran arasında dipte bir birleşme olamaz mı? Hele ‘bütüne bakıldığında, zaten her şaheser genellikle yetim ve kısır’ kalıyorsa, hikâyenin bir sahibinden söz edilebilir mi?

‘Tuhaf Bir Âşinalık’ alt başlığını kullanıyor kitabında Abdelfettah Kilito. Çünkü, bütün kültürler, dinler dahil neredeyse aynı ortak imgelerde birleşiyorlar. İnsanın dünyaya iniş hikâyesi ile bir edebi eserin doğuşu arasında tuhaf aşinalıklar var sonuçta. “Kahramanın doğuşu gibi eserin yazılması da bir muammadır” diyen Kilito, İbn Tufeyl’e dayanarak insanın yol almaya iten bir güç ve cesaretlendirme olduğu için hikâye anlatma biçimine başvurduğunun altını çiziyor. ‘Kitaplardan neşet eden ve hiçbir kitapta bulunmayan’ özellikleriyle Doğu edebiyatının ölümsüz klasikleri her devirde ve her okurda yeniden dönüşüyorlar. Belki de bu sebepten herkesin hikâyesi olabiliyorlar.

ARAPLAR VE HİKÂYE ANLATMA SANATI
TUHAF BİR ÂŞİNÂLIK
Abdelfettah Kilito
Çeviren: Su Baloğlu
Vakıfbank Kültür
Yayınları, 2021
144 sayfa, 26 TL.

Bu yazı ilk olarak  Hürriyet'te yayımlanmıştır.

E-Posta Adresiniz

Yeni çıkan kitaplar, kampanyalar ve tüm yeniliklerden haberdar edelim.

Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni’ni ve Gizlilik ve Çerez Politikası’nı okudum, anladım ve onaylıyorum.

Lütfen Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni ve Gizlilik ve Çerez Politikası metinlerini onaylayınız!