Yazar Zekeriya Kurşun ile Nasuhzade Ali Paşa ve Rum İsyanı Kitabı Üzerine Söyleşi

Nasuhzâde Ali Paşa ve Rum İsyanı, Karadeniz’de gazi, Akdeniz’de şehit olan bu mahir denizcinin hayat hikâyesini ve Rum İsyanına karşı verdiği mücadeleyi Osmanlı arşiv belgeleri ile devrin ana kaynakları ve Avrupa gazeteleri üzerinden incelemektedir.
Denizcilik, tarihin her döneminde sadece stratejik değil ekonomik, sosyal ve siyasal öneme sahip oldu. Donanmanın durumu Osmanlı Devleti’nin genel siyasetini nasıl etkiledi?

Bu konuda genel kanaat Osmanlı Devleti’nin bir kara devleti olduğu ve denizcilik konusuna yeterince önem vermediğidir. Ancak bu doğru bir yargı değil. Osmanlı Devleti denizciliğe önem verdi ve denizlerden istifade etti. Nehirlerde ince donanma ve denizlerde daha büyük gemilerden oluşan donanmalar kullandı. Karadaki fetihleri kadar denizlerde de önemli fetihler yaptı. Osmanlı Sultanı kendisini karaların ve denizlerin hakimi olarak tanımladı. Bu da kara ve denizlere eşit değer verildiğini gösteriyor.  Devletin erken devirlerinden itibaren Kaptanıderyalık, ayrıca 19. yüzyılda da Bahriye Nezareti’nin kurulması denizlere verilen önemin bir diğer göstergesi. Diğer taraftan Osmanlı Devleti Akdeniz ve Karadeniz’e hakim olmasının siyasi, askeri ve ekonomik avantajlarını kullandı. On dokuzuncu yüzyılın başına kadar Osmanlı Devleti’nin kullandığı gemiler ile diğer denizci devletlerin kullandıkları gemi teknolojisi arasında da bir fark yoktu. Özellikle II. Mahmud zamanında dünyaya meydan okuyan büyüklükteki Mahmudiye Kalyonu'nun inşa edilebilmesi de devletin denizcilikle ilişkisinin boyutunu gösteriyor. Zaman zaman donanma yetersiz kalmıştı, gemi teçhizat ve hatta denizci asker bulmakta zorlanmıştı. Devlet bu zaafını gidermek için tedbirler almakla birlikte her zaman başarılı olamadı. Osmanlı Devleti’nin denizcilikte diğer devletlerden geride kalması daha ziyade buharlı gemilerin icadından sonradır. 

70’i aşkın pek çok kaynaktan faydalanarak Nasuhzade Ali Paşa’nın yaşamına ve Türk modernleşmesinin öncüsü olan Sultan II. Mahmud’un saltanatının ilk yıllarına ışık tutuyorsunuz. Biyografinin yazımında tarihi kaynaklara ulaşmak kolay oldu mu? 

Dönemin kaynaklarına ulaşmak zor değil. Zira her şeyden önce çok güçlü bir arşivimiz var ve milyonlarca belge araştırılmayı bekliyor. Ayrıca II. Mahmud dönemini ele alan kroniklerimiz de mevcut. Ancak malzemenin çokluğu her zaman bir avantaj değil. Çoğu kere tarihçinin işini zorlaştırır. Zira zengin kaynakların mukayesesi ve aralarından bazılarının doğru bilgi olarak tercih edilmesi oldukça zor ama aynı zamanda zevkli ve işin esasını teşkil eder. Tabi bu çalışma sadece Nasuhzâde’nin hayatına odaklanmıyor. Onun etrafında II. Mahmud döneminin saltanatının önemli olaylarını da ele alıyor. Kitap, özellikle neredeyse “yalnız adam” rolünü oynayan genç Sultan’ın eski ve yeni bürokratlar arasında yaşadıklarını, devleti çoğu kere ikinci derecedeki devlet adamları ile idare etmek zorunda kalmasını irdeliyor. Bu yüzden bu kitabın satır aralarında, bir taraftan geleneksel bürokrasi ve hatta askerlik sistemi ile mücadele eden; diğer taraftan savaşlar gibi dış gaileler ve özellikle Rum İsyanı gibi büyük iç problemler ile uğraşan bir sultanın çığlıkları ve mücadelesi yer alıyor. Bir başka açıdan bu çalışmada Türk modernleşmesinin II. Mahmud zamanında hangi şartlar altında ve nasıl ilmek ilmek örüldüğünün alt yapısı bulunuyor. 

Sakız ve Mora İsyanı’nı bastırmakla görevlendirilen Vahîd Paşa ile Nasuhzade Ali Paşa arasındaki kavga ve anlaşmazlıklar ne gibi sonuçlar doğurdu?

Sık sık Sultan II. Mahmud’un hatt-ı hümayunlarında da geçtiği gibi devlet memurları arasındaki uyumsuzluk devletin felaketi oldu. O tarihte hiç de beklenmeyen Sakız felaketini doğurdu ve Osmanlı devleti ilk defa bir kaptanıderyasını terör diye nitelediği bir olayda kaybetti. Hadisenin diğer boyutu da bu olayın Rumlara cesaret verip isyanlarını sürdürmelerinin motivasyonu olmasıdır.

Sultan II. Mahmud, saltanatı devraldığında bürokrasideki sorunlar ve birlikte çalıştığı devlet adamlarının donanımlarındaki yetersizlikle mücadele etmek zorunda kalmasına rağmen dönemin etkili isimlerinden biriydi. Modernleşme politikası dâhilinde nelere imza attı?

Aslında Cumhuriyet Türkiye’sinin sahip olduğu kurumsal yapının kökleri II. Mahmud döneminde başlatılan modernleşmeye dayanıyor. Oğlu Sultan Abdülmecid, Osmanlı Devleti’nin ikinci banisi olarak anılsa da gerçekte bu ünvanı Sultan II. Mahmud hak ediyor. Zira askeri düzenden, sivil bürokrasi ve eğitime kadar her alanda yenilikleri o başlattı. Tanzimat’ın alt yapısını hazırlamış ilk Türkçe gazete de onun zamanında çıkmıştır. 
  • 27.12.2021

İLE İLGİLİ MAKALELER

E-Posta Adresiniz

Yeni çıkan kitaplar, kampanyalar ve tüm yeniliklerden haberdar edelim.

Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni’ni ve Gizlilik ve Çerez Politikası’nı okudum, anladım ve onaylıyorum.

Lütfen Üyelik Sözleşmesi, Aydınlatma Metni ve Gizlilik ve Çerez Politikası metinlerini onaylayınız!